Hatice Şendil, dizi setlerinde hep talihsiz olaylar yaşadığından şikayet ediyor.
Miss Turkey 2001 yarışmasında üçüncü seçilen ve aynı yıl yapılan Avrupa Güzellik Yarışması'nda dördüncü olan Hatice Şendil, şu sıralar "Yaban Gülü" adlı diziyle ekranlarda boy gösteriyor. Şendil, dizi setlerinde hep talihsiz olaylar yaşadığından şikayet ediyor: "Bir at tarafından ısırıldım, araba çarpması sahnesinde araba bana gerçekten çarptı. Beni kan tutmasına rağmen Yaban Gülü'nde tam 15 bıçaklı sahnem var. Soyadımı da Bıçakçı koymuşlar, çok komik!"
- Miss Turkey yarışmasına neden girdiniz? "Güzelim, derece alırsam ilerlerim" diye mi düşündünüz?
Hayır bunun hiçbir sebebi yoktu. Ne bir hevesti ne de bir kariyer planlaması... O dönem böyle idealler vardı. Yarışma sonrası sunucu, spiker, model ya da oyunculuk gibi kariyer planları yapıyordu insanlar, ben bunu hesap ederek yapmadım. Türkiye güzeli seçildikten sonra Avrupa güzeli de oldum. Ama uzun bir süre beni hiç kimse bir yerde
görmedi. İşletme okuyordum, okuluma devam ettim. Yapımcımız bile bilmez benim Türkiye güzeli olduğumu. Belki titrim önemli ama ben oyunculuk deneyimi ve okulumdan bahsetmeyi tercih ettim hep iş görüşmelerinde. Ama tabii ki kesinlikle önemli bir yarışmaydı bu.
- Evet, iş görüşmelerinde bahsetmiyorsunuz ama aslında çok önemli bir yarışma...
Tabi ki! Tarihine bakınca bunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Venezüella, Brezilya, Porto Rico ve Latin güzellerinin ortaya çıkmasındaki neden, onların 5-6 yaşlarından itibaren o yarışmalara hazırlanması. Onlar için bu kadar önemli. Türkiye’de belki bu kadar önemli olmayabilir ya da başka bir kariyer planının adımı olabilir, ki ben bu titri önemsemeden bir hayat yaşıyorum. Ben yolun başındayım, yapacak çok şeyim var. Bugün "Yaban Gülü"nde oynuyorum, yarın hiçbir şey yapamayabilirim. Ama yarın çok önemli bir projenin başrolü olup çok daha farklı şeylerle de anılabilirim.
- Yaşınıza göre olgun mu buluyorsunuz kendinizi?
Evet, 24 yaşındayım ve yaşıma göre olgun bir insanım. Çok olgunum ve bu bazen sıkıcı olabiliyor, çocukluğumdan beri böyleyim. Ama her zaman filozof gibi oturmuyorum böyle. Çok çekirdek bir çevrem var, çocukluk arkadaşlarım var ve onlarla bir hayat yaşıyorum. Çok fazla insan sokamıyorum hayatıma.
- Oyunculuğu seviyor musunuz?
Çok seviyorum ama bazen garipsiyorum. Biri bir şey yazıyor ve sen o olup oynamaya başlıyorsun, günde 15 saat bir kalemden çıkan karakteri kâh ağlayıp kâh gülerek canlandırıyorsun.
- "Yaban Gülü"nde canlandırdığınız Laçin nasıl biri?
"Yaban Gülü", Nuran Devres’in kaleminden çıkan dramatik bir hikâye. Laçin varoş bir mahallede büyümüş, kendine pembe bir dünya çizmiş, güzel ayakkabı ve elbiselerin hayallerini kuruyor. Ama zengin olmak için de art niyetli yaşamın içine giren bir kız değil. Babasının öldürülmesi Laçin’i çok etkiler. Bu arada Sarp'ın canlandırdığı Hakan’a aşık olur. Ama Hakan nişanlı. Kardeşi kapkaç çetesinin içine girince Laçin, hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyayla travmatik bir yüzleşme yaşar. Ona destek olan tek kişi patronu Selim olur. Aralarındaki ilişki duygusal boyuta taşınır... Zorlandığım bir karakter Laçin. Çünkü naif, masumiyeti simgeleyen bir kızdan intikam meleğine dönüşen bir karakter oluyor.
- Keremcem’le oynadığınız "İki Yabancı" dizisinde peçeli, sadece gözleriyle oynayan bir karakteri canlandırdınız. O rol zorlamış olmalı sizi...
Evet, çok zorlandım. Sadece gözlerimle anlatmaya uğraşıyordum olanı biteni. Sonra "Maçolar" vardı, dizi olarak kadersiz bir işti. Sonrasında benim içimde ukde olan ve bittiğinde çok üzüldüğüm, müthiş bir kadroya sahip olan "Fesüphanallah" dizisinde yer aldım.
- Size baktığımda, Matrix'vari bir karakter görüyorum. Ya da eli tabancalı bir güzel... Sizin, karanlık rolleri başarıyla canlandırabileceğinize inanıyorum...
Evet, karanlık bir tarafım var zaten. (Gülüyor) Üç işimde de at bindim, bir gün at ısırdı beni. Ama ben yine o ata binmeye devam ettim. Atlar çok kıskançmış, ben onunla ilgilenmediğim için şımarıklık yaptı. Setlerde başıma çok kaza geliyor. Mesela trafik kazası sahnemizde Sarp’ın rol gereği çarpması gerekiyordu ama gerçekten duramadı ve çarptı bana. Bir şey olmadı neyse ki. Beni kan tutuyor. Dizide de kendimi bıçaklamam gereken bir sahne vardı, bir türlü oynayamadım. Dizide toplam 15 bıçaklı sahnem var. Soyadım da Bıçakçı, çok komik!
- Çok güçlü bir duruşunuz var...
Realist bir insanım. Savunma mekanizmalarım tabii ki var hayata ve insanlara karşı ama çok ileri boyutta değil. Dik bir duruşum olabilir ama bir o kadar da içten samimi ve naifimdir. Hatta çok duygusalım ama bunu incinmekten korktuğum için göstermiyorum sanırım. Merhamet duygum çok.
Miss Turkey 2001 yarışmasında üçüncü seçilen ve aynı yıl yapılan Avrupa Güzellik Yarışması'nda dördüncü olan Hatice Şendil, şu sıralar "Yaban Gülü" adlı diziyle ekranlarda boy gösteriyor. Şendil, dizi setlerinde hep talihsiz olaylar yaşadığından şikayet ediyor: "Bir at tarafından ısırıldım, araba çarpması sahnesinde araba bana gerçekten çarptı. Beni kan tutmasına rağmen Yaban Gülü'nde tam 15 bıçaklı sahnem var. Soyadımı da Bıçakçı koymuşlar, çok komik!"
- Miss Turkey yarışmasına neden girdiniz? "Güzelim, derece alırsam ilerlerim" diye mi düşündünüz?
Hayır bunun hiçbir sebebi yoktu. Ne bir hevesti ne de bir kariyer planlaması... O dönem böyle idealler vardı. Yarışma sonrası sunucu, spiker, model ya da oyunculuk gibi kariyer planları yapıyordu insanlar, ben bunu hesap ederek yapmadım. Türkiye güzeli seçildikten sonra Avrupa güzeli de oldum. Ama uzun bir süre beni hiç kimse bir yerde
görmedi. İşletme okuyordum, okuluma devam ettim. Yapımcımız bile bilmez benim Türkiye güzeli olduğumu. Belki titrim önemli ama ben oyunculuk deneyimi ve okulumdan bahsetmeyi tercih ettim hep iş görüşmelerinde. Ama tabii ki kesinlikle önemli bir yarışmaydı bu.
- Evet, iş görüşmelerinde bahsetmiyorsunuz ama aslında çok önemli bir yarışma...
Tabi ki! Tarihine bakınca bunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Venezüella, Brezilya, Porto Rico ve Latin güzellerinin ortaya çıkmasındaki neden, onların 5-6 yaşlarından itibaren o yarışmalara hazırlanması. Onlar için bu kadar önemli. Türkiye’de belki bu kadar önemli olmayabilir ya da başka bir kariyer planının adımı olabilir, ki ben bu titri önemsemeden bir hayat yaşıyorum. Ben yolun başındayım, yapacak çok şeyim var. Bugün "Yaban Gülü"nde oynuyorum, yarın hiçbir şey yapamayabilirim. Ama yarın çok önemli bir projenin başrolü olup çok daha farklı şeylerle de anılabilirim.
- Yaşınıza göre olgun mu buluyorsunuz kendinizi?
Evet, 24 yaşındayım ve yaşıma göre olgun bir insanım. Çok olgunum ve bu bazen sıkıcı olabiliyor, çocukluğumdan beri böyleyim. Ama her zaman filozof gibi oturmuyorum böyle. Çok çekirdek bir çevrem var, çocukluk arkadaşlarım var ve onlarla bir hayat yaşıyorum. Çok fazla insan sokamıyorum hayatıma.
- Oyunculuğu seviyor musunuz?
Çok seviyorum ama bazen garipsiyorum. Biri bir şey yazıyor ve sen o olup oynamaya başlıyorsun, günde 15 saat bir kalemden çıkan karakteri kâh ağlayıp kâh gülerek canlandırıyorsun.
- "Yaban Gülü"nde canlandırdığınız Laçin nasıl biri?
"Yaban Gülü", Nuran Devres’in kaleminden çıkan dramatik bir hikâye. Laçin varoş bir mahallede büyümüş, kendine pembe bir dünya çizmiş, güzel ayakkabı ve elbiselerin hayallerini kuruyor. Ama zengin olmak için de art niyetli yaşamın içine giren bir kız değil. Babasının öldürülmesi Laçin’i çok etkiler. Bu arada Sarp'ın canlandırdığı Hakan’a aşık olur. Ama Hakan nişanlı. Kardeşi kapkaç çetesinin içine girince Laçin, hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyayla travmatik bir yüzleşme yaşar. Ona destek olan tek kişi patronu Selim olur. Aralarındaki ilişki duygusal boyuta taşınır... Zorlandığım bir karakter Laçin. Çünkü naif, masumiyeti simgeleyen bir kızdan intikam meleğine dönüşen bir karakter oluyor.
- Keremcem’le oynadığınız "İki Yabancı" dizisinde peçeli, sadece gözleriyle oynayan bir karakteri canlandırdınız. O rol zorlamış olmalı sizi...
Evet, çok zorlandım. Sadece gözlerimle anlatmaya uğraşıyordum olanı biteni. Sonra "Maçolar" vardı, dizi olarak kadersiz bir işti. Sonrasında benim içimde ukde olan ve bittiğinde çok üzüldüğüm, müthiş bir kadroya sahip olan "Fesüphanallah" dizisinde yer aldım.
- Size baktığımda, Matrix'vari bir karakter görüyorum. Ya da eli tabancalı bir güzel... Sizin, karanlık rolleri başarıyla canlandırabileceğinize inanıyorum...
Evet, karanlık bir tarafım var zaten. (Gülüyor) Üç işimde de at bindim, bir gün at ısırdı beni. Ama ben yine o ata binmeye devam ettim. Atlar çok kıskançmış, ben onunla ilgilenmediğim için şımarıklık yaptı. Setlerde başıma çok kaza geliyor. Mesela trafik kazası sahnemizde Sarp’ın rol gereği çarpması gerekiyordu ama gerçekten duramadı ve çarptı bana. Bir şey olmadı neyse ki. Beni kan tutuyor. Dizide de kendimi bıçaklamam gereken bir sahne vardı, bir türlü oynayamadım. Dizide toplam 15 bıçaklı sahnem var. Soyadım da Bıçakçı, çok komik!
- Çok güçlü bir duruşunuz var...
Realist bir insanım. Savunma mekanizmalarım tabii ki var hayata ve insanlara karşı ama çok ileri boyutta değil. Dik bir duruşum olabilir ama bir o kadar da içten samimi ve naifimdir. Hatta çok duygusalım ama bunu incinmekten korktuğum için göstermiyorum sanırım. Merhamet duygum çok.