http://www.panafilmforum.com/showthread.php/24635-
bu adresten pana film forma teşekkürlerimizi ve begenilerinizi iletin lütfen..
Polat ile Ebru’nun Barışma Sahnesi…
Evliliklerin ilk SORUNDA bitmemesi gerektiğini düşünüyorum... Ve evliliklerde böyle sorunların ATLATILABİLECEĞİNİ herşeyin zamanla DÜZELEBİLECEĞİNİ düşünüyorum... Yeterki eşler bunu İSTESİNLER... Bu yüzden böyle bişe yazmak istedim... Gerçi Kurtlar Vadisi senaristleri kadar afilli sözler yok ama elimden geleni yaptı... İnşallah beğenirsiniz...
Polat ile Ebru’nun kavgasından 1 ay sonra… Ömer baba Polat’ın yanına gelir… Polat, Ömer Babayı kapıda karşılar…
ÖMER BABA: Müsait misin oğlum??? Biraz konuşalım mı???
POLAT: Ebru ile ilgili mi???
Ömer baba başını sallar evet anlamında… Ofise geçerler, karşılıklı otururlar…
POLAT: Artık bir önemi var mı??? Bu saatten sonra ne değişebilir ki???
ÖMER BABA: Eğer kızgınlığın geçmişse çok şey…
POLAT: Sadece benim kızgınlığımın geçmesi yeterli olur mu ki??? Ebru’nun kızgınlığının da geçtiğini sanmıyorum…
ÖMER BABA: Öfkeyle kalkan zararla oturur oğlum, o yüzden en azından birinizin sakinleşmesi ve aklı başında davranması çok şeyi değiştire bilir…
POLAT: Artık çok geç değil mi???
ÖMER BABA: Henüz değil…
POLAT: (Derin bir nefes alır) Tamam baba yuvamı kurtarmaya çalıştığınızı biliyorum sağ olun ama ortada artık kurtarılacak bir yuva kalmadı ki???
Polat ayağa kalkar, ofisin içinde huzursuzca dolaşır…
ÖMER BABA: Ebru ile o zamandan sonra tekrar konuştunuz mu???
POLAT: Konuşulacak bir şey kalmadı ki… Birbirimizi yeterince kırdık…
Polat tekrar gelir ve Ömer Babanın karşısına oturur…
POLAT: Olmuyor baba, başaramıyoruz… Ebru beni anlamıyor, yaptığım işi anlamıyor en önemlisi bana güvenmiyor… Bense ona onun benden beklediği gibi bir eş olamam… Ben normal bir devlet memuru değilim ki sabah 8’de işe gidip akşam 5’te evde olayım…
ÖMER BABA: Evlenirken başkamıydı oğlum, bunları bilmiyor muydunuz??? Ebru kızımın babası ölmeden önce farklımıydı, Ercüment bey öldükte sonra ne değişti???
POLAT: Yapma baba Allah aşkına sanki olanları bilmiyorsun???
ÖMER BABA: Ben biliyorum da evladım benim bilmem değil sizin bilmeniz önemli… Görünüşe göre siz unutmuşsunuz… Evlendiğiniz zaman Ebru kızım seni anlıyordu, işini biliyordu, sana güveniyordu… Ercüment Bey ölmeden önce gayet güzel anlaşabiliyordunuz, evliliğinizi yürütüyordunuz, her hangi bir sorununuz yoktu dimi???
Polat başını sallar evet anlamında…
ÖMER BABA: Demek ki başarabiliyordunuz… Neden tekrar başaramayasınız???
POLAT: Ebru’nun babasını geri getiremem, Ercüment’i Abdül’ün vurduğu gerçeğini, Abdül’ü de Ebru’nun vurduğu gerçeğini değiştiremem, bu yaşadıklarımızı değiştiremem… Bunlar olmasa nasıl tekrardan başarabiliriz ki???
ÖMER BABA: Olmuşla ölmüşe çare olmaz… Bunları geride bırakmayı bilmelisiniz…
POLAT: Nasıl???
ÖMER BABA: Arkanıza bakmayı bırakıp önünüzdeki yolları görerek… Olmayacaksa bile en azından buna önünüze bakarak karar verin arkanıza bakarak değil…
POLAT: Biz yolun sonuna geldik, artık önümüzde görebileceğimiz bir yol yok…
ÖMER BABA: “Hintliler karanlık bir ahıra bir fil koyup o güne kadar hiç fil görmeyen insanları çağırarak bir deney yapmışlar…Fili görmek için gelenler, ortamın karanlık olması sebe¬biyle hiçbir şey göremezler.... Gözlerini kullanamayınca bu sefer el yordamıyla file dokunarak onun nasıl bir şey ol¬duğunu anlamaya çalışırlar… Dışarıya çıktıklarında tek tek hepsine filin ne olduğu sorulur... Filin hortumuna dokunanlar, "Fil, oluğa benzer bir şeydir" derler...
Kulağına dokunanlar, filin yelpazeye benzediğini; aya¬ğını tutanlar, filin direğe benzediğini; sırtını elleyenler, tahtaya benzediğini söylerler… Böylece herkes, filin neresine dokunduysa fili öyle sanır ve ona göre bir tarif getir... Her birinin anlattığı başka başka olup, hiçbirinin gerçek fille alakası yoktur... Oysa bir mum yakıp onun ışığında baksaydılar, hepsi gerçek fili görürdü…” Evet, Ebru kızımın babası öldükten sonra sizin yuvanız karardı, bu karanlık içinde de ya duvara çarpıyorsunuz ya da birbirinize, hiçbir şey görmediğiniz içinde yolun sonuna geldiğinizi düşünüyorsunuz… Oysa bir mum yaksanız beklide tam önünüzde duran çıkış yolunu bulabilirsiniz…
Ertesi gün…
Polat eve gelir… Nazife anne hemen kapıya çıkar ve oğlunu karşılar…
NAZİFE ANNE: Hoş geldin oğlum, (Tedirgin) içeri geleceksin dimi???
POLAT: Hayır anne… Ebru’yu almaya geldim, söyle hazırlansın…
Nazife anne korkuyla bir Polat’a bir Ömer abaya bakar…
NAZİFE ANNE: Neler oluyor oğlum???
ÖMER BABA: Konuşacaklar hanım… Hadi biz içeri girelim…
Nazife anne ile Ömer baba Ebru’nun yanına giderler…
NAZİFE ANNE: Ebru kızım, Polat seninle konuşmak istiyor…
EBRU: (Umursamaz bir tavırla) Benim onunla konuşacak bir şeyim yok…
ÖMER BABA: Hadi kızım elbet kalmıştır söylenecek birkaç söz… Hazırlan kapıda seni bekliyor…
EBRUNUN ANNESİ: Hadi kızım…
Ebru isteksizce odasına gider hazırlanır… Nazife anne de kapıya gider…
NAZİFE ANNE: Oğlum kapıda bekleme, hazırlanıyor… Geç içeri… Hem bir şeyler yersin… Aç mısın???
POLAT: Yok anne, böyle iyiyim…
Ebru hazırlanır ve aşağı iner…
ÖMER BABA: Hadi hanım biz içeri girelim…
Polat ile Ebru arabaya binerler… Hiç konuşmazlar… Polat müstakil bir evin önünde durur… Bahçede oturan bir kadın ve oynayan çocuklar vardır…
EBRU: (Sinirli bir şekilde) Neden buraya geldik???
POLAT: Nereye bakmamıza karar vermek için… Önümüze mi bakacaz yoksa arkamıza mı???
EBRU: Anlamadım???
POLAT: Bahçedekiler, babanın gladyo için öldürdüğü bilim adamı olan arkadaşının hanımı ve çocukları… Onları tanıyorsun dimi???
EBRU: (Endişeli) Ne yapmaya çalışıyorsun???
POLAT: Mum yakmaya…
EBRU: Polat ne söyleyeceksen söyle artık oyun oynama…
POLAT: İstesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de önümüzde dört yol var ve birini seçmek zorundayız… (derin bir nefes alır ve devam eder) Ve bu yollardan birini sen seçeceksin… Evliliğimizle ilgili son kararı sen vereceksin… Birincisi; ya sen bana “Hatayı sen yaptın, babamın katilini korudun, bana yalan söyledin, beni kullandın…” diyeceksin, sonrada gidip o bayana “Kocanızı, arkadaşı olan babam öldürdü, bende babamı öldüreni öldürecem…” diyeceksin, işte silah, seni Abdül’ün yanına götürecem sende onu vuracaksın… Sana şimdiye kadar çektirdiklerim için özürdileyecem, sonra bu olanların hepsini bir daha açmamak üzere kapatacaz ve hayatımıza devam edecez… İkincisi; ya da sen bana ”Her şey senin yüzünden oldu, umurumda değil, senden hiçbir şey istemiyorum, tek istediğim hayatıma devam etmek…” diyeceksin, işte silah çek vur beni, ben hayatta olursam istediğin gibi hayatına devam edemezsin… Üçüncüsü; ya da “Hatayı evlenmekle yaptık, sonuçlarına katlanmak zorunda olsak da bu hatayı sürdürmek zorunda değiliz…” diyeceksin, çocuk doğduktan sonra boşanacaz, benim yaşadığım hayat yüzünden, benim belirlediğim ve güvenliğini benim sağladığım bir yerde belirli kurallar çerçevesinde yaşayacaksınız… Dördüncüsü; “Babamı kaybetmiş olmanın ve üzerine hamileliğin getirdiği psikolojik durumdan dolayı kiminle evli olduğumu unutup fevri davrandım… Bundan sonra geçmişi geçmişte bırakıp önümüze bakalım…” diyeceksin, her şeyi geçmişte bırakıp yolumuza devam edecez, zor olacağını bilerek…
EBRU: Başka seçenek yok mu???
POLAT: Varsa sen söyle onu yapalım Ebru…
EBRU: Her şeyi arkamızda bırakıp başka bir yere gidemez miyiz??? Çocuğumuza daha mutlu ve güvenli bir hayat sunmak için buralardan uzaklaşamaz mıyız??? Senin bu hayatın içinde nasıl güvende ve mutlu olmamızı bekleyebilirsin???
POLAT: Ben sadece benim değil herkesin çocukları güvende olsun diye bu işi yapıyorum… Ülkemiz üzerinde oynana bu oyunları bilip bir şey yapmadan durursam, çocuğumuza çok daha güvenli bir ortam sağlamış olur muyum??? Yada bildiklerimi bilmemezlikten gelip ülkeme sırt çevirirsem ben ben olur muyum??? Ben ben olmayacaksam o zaman benimle evli kalmanın bir manası kalmayacak… Eğer böyle bir hayat istiyorsan işte silah çek vur beni…
Ebru tedirgin bir şekilde, bir silah, bir bahçede oynayan çocuklara, bir de Polat’a bakar… Derin bir nefes alır… Artık daha sakindir… Polat’a döner…
EBRU: Hadi gidelim…
POLAT: Nereye???
EBRU: Evimize…
10 gün sonra…
SEDEF: Nasılsın??? Nasıl gidiyor???
EBRU: İyiyim… İyi olmaya çalışıyorum işte…
SEDEF: Polat nasıl peki???
EBRU: O da aynı… İşleri ile ilgileniyor…
SEDEF: (Biraz tedirgin) Olanları atlattınız mı tamamen???
EBRU: Üstünü kapattık… Artık önümüze bakmaya çalışıyoruz…
SEDEF: (Daha tedirgin) Abdülhey ile karşılaştınız mı peki???
EBRU: Hayır… Karşılaşmakta istemem… Saolsun Polat da bu konuda daha dikkatli davranıyor… Üstelik Abdülhey’in de benimle karşılaşmak istemeyeceğine emini…
SEDEF: Zaman her şeyin ilacı olacaktır… Neyse ben kalkayım…
EBRU: Yemeğe kalsaydı…
SEDEF: Önceden verilmiş sözüm var, beni bekliyorlar… Başka zaman inşallah…
Ebru Sedef’i uğurlamak için kalkar… Bu sırada kapı açılır Polat gelir…
POLAT: Hoş geldin Sedef…
SEDEF: Hoş bulduk ve size iyi akşamlar…
POLAT: Kalkıyor muydun???
SEDEF: Evet…
Ebru Sedef’i geçirir…
POLAT: Hadi hazırlan dışarı çıkalım yemeğe…
EBRU: (Şaşkın) Gerçekten mi???
POLAT: Evet… Yemekten sonrada sinemaya gideriz…
Ebru daha da şaşkın bakmaktadır…
POLAT: (Gülerek) Hadi hazırlan… Geç kalıyoruz…
Ebru şaşkınlığını üzerinden atamaz ama hazırlanmaya çıkar… Hazırlanır ve aşağı iner… Tam kapıdan çıkmak üzere iken…
EBRU: Bu yemek ve sinema planı…(Duraksar) Senin işin için oynadığın oyunlardan biri dimi???
Polat tam cevap vermek üzere iken Ebru atılır… Polat’ın koluna girer…
EBRU: (Gülerek) Neyse, umurumda değil sormuyorum ve bilmekte istemiyorum… Sadece gecenin tadını çıkarmak istiyorum…
Çıkarlar… Polat eşine kapıyı açar… Ebru arabaya biner… Bu arada Polat’ın telefonu çalar… Arayan Cahit’tir…
CAHİT: Her şey hazır…
POLAT: Tamam bizde şimdi çıkıyoruz... Dikkatli olun… Hata istemiyorum…